15 Mayıs 2012 Salı

ULUBAT GÖLÜ

ULUBAT GÖLÜ
  Gölün oluşumu hakkında iki farklı görüş vardır: A.PHİLİPPSON ve E.LAHN; Neojende Bursa-Gönen depresyonu çöküntü alanında büyük bir tatlı su gölünün oluştuğunu; Neojen sonu veya Kuvaternerde meydana gelen hareketler sonucu, bu göl alanında 4 adet küçük küvetin oluştuğunu diğer iki küvetin (Bursa ve Gönen) alüvyonlarla dolduğunu ve geriye Uluabat ve Kuş Göllerinin kaldığını bildirmektedirler. Emre ve Kazancı ile arkadaşları ise (1997) Pliyosende tektonizmaya bağlı olarak meydana gelen Bursa-Gönen çöküntü alanının başlangıçtan Kuvaternerin sonlarına kadar karasal halde iken, daha sonra yöredeki menderesli akarsuların taşıdıkları alüvyonlarla yataklarını tıkamaları sonucunda Uluabat ve Kuş Göllerinin oluştuğunu; her iki gölün de tipik birer alüvyon-set gölü olduklarını kabul etmişlerdir.
       Her iki görüş de değerlendirildiğinde göllerin tektonik çöküntü alanında oluştuğu ve biçimlenmelerinde yöredeki akarsuların etkisinin büyük olduğu görülmektedir.
        Gölün kuzey kıyıları diğer kesimlere göre nispeten girintili çıkıntılıdır. Kuzeyde kalker yapılı iki yarımada (Eskikaraağaç ve Gölyazı ) bulunmaktadır. Yine göl içerisinde yapılarında kalkerlerin egemen olduğu 7 adet ada bulunmaktadır. Bu adaların en büyüğü Halilbey adasıdır.
        Göl suyu koloidal kil ihtiva ettiği için sürekli bulanıktır ve dolayısıyla ışık geçirgenliği çok azdır. İlkbaharda göle giren süspanse maddelerin artışına bağlı olarak ışık geçirgenliği 22 cm.ye kadar düşebilmektedir. Göldeki fitoplanktonların baskın durumuna göre göl suyuna bazen yeşilimsi-sarı, bazen de grimsi-sarı renkler hakim olmaktadır.
        Gölü besleyen en önemli su kaynağı Mustafa Kemalpaşa Çayı'dır. Göl dibindeki ve çevresindeki karst kaynakları ile yağışlı dönemlerde göle ulaşan küçük dereler gölün beslenmesine katkı sağlamaktadır. Ayrıca, gölün güneybatısındaki tarım alanlarının drenaj suları da göle verilmektedir. Göle giren su miktarı mevsimlere ve yıllara göre büyük değişiklik göstermektedir. Gölün fazla suları gölün batısındaki Uluabat Deresiyle Susurluk Çayı'na ve bu çay vasıtasıyla da Marmara Denizi'ne boşalmaktadır. Ancak, göl su seviyesi Uluabat Deresinin altına düştüğünde dere göle doğru akışa geçerek gölü beslemektedir. Ayrıca, göden pompalarla su çekilmekte ve göl çevresindeki 6350 hektar tarım arazisi sulanmaktadır.
Göl, başta su ürünleri üretimi olmak üzere sulama suyu amacıyla kullanılmaktadır. Uluabat Gölü etrafında Gölyazı ve Akçalar Beldeleri ile Fadıllı, Akçapınar, Doruk, Uluabat, Kumkadı, Karaoğlan, Gölkıyı ve Eskikaraağaç köyleri yer almaktadır.

 Flora ve Vejetasyon

Uluabat Gölü, sucul bitkiler yönünden ülkemizin en zengin sulak alanlarından biridir. Gölün hemen hemen bütün kıyıları geniş sazlıklarla, sığ kesimleri ise su içi bitkileri ile kaplıdır.
Bütün sulak alanlarda olduğu gibi, Uluabat Gölü’nde de en yaygın bitki grubu kamış ve sazdır. Pharagmites australis’in hakim olduğu yerlerde yem kanyaşı, su sandalye sazı ve Stachys palustris görülmektedir. Gölün kuzeybatısındaki geniş sulak çayırlıklarda, deniz sandalye sazı hakimdir. Alanda görülen diğer türler, bataklık sandalye sazı, Agrostis stohonifea ve mızraklı kaşık otudur.
Uluabat Gölü, Türkiye'nin en geniş nilüfer yataklarına sahiptir. Beyaz nilüfer gölün kuzeydoğu kıyılarında ve Mustafakemalpaşa Çayı'nın göle giriş ağzında çok geniş alanları kaplamaktadır. Nilüferlerin bulunduğu alanlarda tilki kuyruğu, kıvırcık su sümbülü ile su sandalye sazı görülmektedir. Gölün kuzeydoğusunda ise, nilüferlerle birlikte dik sığır sazı ve Paspalum paspolodes bulunmaktadır.
Tilki kuyruğu ve su sümbülleri gölde yaygın olarak görülen diğer bitki türleridir. Tilki kuyruğu gölün güneybatı ucunda ve Mustafakemalpaşa Çayı’nın döküldüğü yerlerde saf topluluklar oluşturmaktadır.
Gölün güneybatı kesimlerinde ılgınlar, tuzcul karakterli Salicornia üyeleri, Artemisia santericum, Hordeum marinum ve Bromus hordeaceus yaygındır. Yine Mustafakemalpaşa Çayı’nın döküldüğü yerde söğüt ve ılgınlardan oluşan bitki toplulukları bulunmaktadır.
Fauna ve Ornitolojik Önemi
          Uluabat Gölü, biyolojik üretim yönünden eutrophic (bol gıdalı) göllerimizden biridir. Planktonlar ve dip canlıları bakımından zengin oluşu, değişik türden çok miktarda canlının üremesi ve beslenmesi için ideal bir ortam oluşturmuştur. Göldeki yüz binlerce kuşun varlığı bunun en önemli göstergesidir ve bu bakımdan Avrupa ve Ortadoğu'nun da en önemli sulak alanlarından biridir. Gölde 21 değişik balık türü saptanmıştır. Diğer göller ile karşılaştırıldığında bu sayı oldukça yüksektir.
Anadolu'ya kuzeybatıdan giren kuş göç yolu üzerinde yer alması, önemli kuş alanlarından Kuş Gölü'ne çok yakın mesafede (35 km) bulunması, besin maddelerince oldukça zengin olması ve uygun iklim koşullarının var oluşu değişik türden kalabalık kuş gruplarının alanda beslenmesine, kışlamasına ve üremesine olanak sağlamaktadır.
         Uluabat Gölü, dünya çapında yok olma tehlikesi altında olan kuş türlerinden küçük karabatağın ülkemizdeki en önemli üreme alanıdır. Türkiye'deki toplam kuluçka popülasyonu 1500 çift olarak tahmin edilen türün, 300 çifti alanda kuluçkaya yatmaktadır. Gölde üreme dönemi dışında da önemli sayıda küçük karabatak barınmaktadır. Uluabat Gölü yine dünya çapında yok olma tehlikesi ile altında olan tepeli pelikanın da önemli beslenme ve kışlama alanlarından biri olup, Ekim 1994’de gölde 136 bireylik popülasyonu kaydedilmiştir.
         Gölde, kuluçkaya yatan diğer önemli türler;Alaca balıkçıl, kaşıkçı,küçük ak balıkçıl, ve çeltikçi, küçük balaban, gece balıkçılı, erguvani balıkçıl, saz delicesi, bataklık kırlangıcı, mahmuzlu kız kuşu , bıyıklı sumru, kara sumru gölde kuluçkaya yatan diğer kuş türleridir.
 Koruma ve Yönetim
       Uluabat Gölü'ndeki koruma çalışmaları Çevre Bakanlığı tarafından yürütülmektedir.
Uluabat Gölü, 15.04.1998 tarih ve 23314 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak Ramsar (Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslar arası Öneme Sahip Sulak Alanların Korunması) Sözleşmesi Listesine dahil ettirilmiş ve RAMSAR ALANI olarak ilan edilmiştir. Dolayısıyla alanın doğal yapısı ile ekolojik karakterinin korunması uluslararası düzeyde taahhüt edilmiştir.
Gölün doğal yapısının ve ekolojik karakterinin korunabilmesi için göl yönetim planı hazırlanmış, ayrıca etkin bir izleme ve denetim sağlanabilmesi için yerel, kurumsal bir yapı oluşturulmuştur.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder